Dr. Tahir Haytoğlu, diyabet (şeker) hastalarının oruç tutma kararını doktorlarına danıştıktan sonra vermeleri gerektiğini belirtti. Tip 1 diyabeti olanların insüline ihtiyaç duydukları için uzun süreli açlık dönemlerinin tehlikeli olabileceğini vurgulayan Haytoğlu, ancak modern insülin analoglarıyla yoğun insülin tedavisi alan veya insülin pompası kullanan hastaların tedavisinin, oruç tutabilecekleri şekilde düzenlenebileceğini açıkladı. Tip 2 Diyabet ve Oruç Tip 2 diyabeti olanların büyük bir bölümünün insülin kullanımına ihtiyaç duymadığını, gerektiğinde ağızdan alınan ilaçlar ve düzenli bir beslenme programıyla oruç tutabileceklerini belirten Haytoğlu, diyabet hastalarının oruç tutmasına engel olabilecek unsurları şöyle sıraladı:
Haytoğlu, hastaların kan şekerlerini yakından takip ederek hipoglisemi ataklarından uzak durmaları gerektiğini, hipoglisemi anında ise orucun bozulması gerekebileceğini kaydetti. Diyetisyen Yardımı ve Beslenme Önerileri Dr. Haytoğlu, diyabetli hastaların oruç zamanında bir diyetisyen yardımıyla detaylı bir beslenme programı uygulayabileceklerini söyledi. Sahur ve iftarın yanı sıra gece saat 10.00-11.00 arasında tüketecekleri bir ara öğünle gün içerisindeki öğün sayısını üçe çıkarmalarını, ekmek, hamur işi, pirinç pilavı, makarna, patates ve şekerli yiyecekleri sınırlamalarını ve bir kerede büyük porsiyonlar yerine ölçülü porsiyonları tercih etmelerini tavsiye etti. Beslenme ve diyet uzmanı Ayşe Korkmaz da ramazan ayında beslenme alışkanlıklarında farklılıklar oluştuğunu belirterek, bu ayda yeterli ve dengeli beslenmenin önemine dikkat çekti. Ramazan'da öğün miktarının en az üç olacak şekilde planlanmasını öneren Korkmaz, bu beslenme biçiminde dikkatsizlik eden sağlıklı insanlarda bile ara sıra sindirim zorlukları, mide ve bağırsaklarda yoğun gaz birikimi, ani tansiyon yükselmeleri gibi rahatsızlıkların olabileceğini kaydetti. Sahur ve İftar Önerileri Sahur öğününün atlanmaması gerektiğini belirten Korkmaz, sahurda yalnızca su içerek niyetlenmenin ya da gece yatmadan önce sahur yapmanın son derece zararlı olduğunu söyledi. Bu tür beslenme tarzının, yaklaşık 12 saat olan açlığı ortalama 18 saate çıkardığını ve bunun da açlık kan şekerinin daha erken düşmesine ve günün verimsiz geçmesine sebep olduğunu ifade etti. Korkmaz, sahurun ağır yemeklerden meydana gelmesi durumunda, gece metabolizma hızı yavaşladığı için yemeklerin yağa dönüşme hızının arttığını ve bunun da kilo alımına sebep olduğunu belirtti. Sahura mutlaka kalkılmalı ve bu öğünde ya ağır olmayan bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba, az yağlı yapılmış sebze ve zeytinyağlı yemeklerden oluşan bir öğün tercih edilmelidir. Gün içerisinde fazla sıvı kaybedildiği için sıvı dengesini düzenlemek de oldukça önemlidir. Günün ilk öğünü olan iftar, çorbayla açılmalı ve bir süre ara verilmesinin ardından yemeğe başlanmalıdır. İftara peynir, zeytin gibi basit yiyeceklerle başlamak ve normal yemeğe bir süre sonra geçmek daha uygundur. Başlangıç için beyne doygunluk hissi veren çorba en uygun yiyecektir. İftarda hızlı yemekten kaçınılmalı ve az miktarda yemek tüketilmelidir. Dengeli olmak şartıyla iftarla sahur arasına mutlaka bir ara öğün eklenmelidir. Korkmaz, ağır, yağlı yemekler ve kızartmalardan kaçınılmasını, az ve sık beslenilmesini tavsiye etti. Ramazan Ayında Karşılaşılan Problemler Ramazan ayında en çok karşılaşılan problemlerin mide asidinin yemek borusuna kaçması olarak adlandırılan reflü ve kabızlık olduğunu belirten Korkmaz, reflüyü önlemek için kahve, kakao, çikolata gibi yoğun kafein tüketiminden kaçınılması, yağlı yiyeceklerden uzak durulması ve yemeğin hemen ardından uykuya geçilmemesi gerektiğini vurguladı. Korkmaz, oruç tutmanın bazen zayıflamak için bir alternatif olarak değerlendirildiğini söyledi. |